Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Yarınlarımızın Umudu
Biliyorum, yaşım daha ilerlemedi. Çocukluk çağından yeni çıkmışım. Zihin bakımından yeterince gelişememişim; toyum, yeni gelişmekteyim. Hayatta kısa bir geçmişim var.
Mantık pek olmaz bende. His ve duygu seliyim. Aktif, dinç ve dinamik bir yapıya sahibim. Biraz da safım ve her şeye karşı seçmede serbest bir açım.
Suya da benzerim. Muhit kabımdır. Nasıl ki su, dolduğu kabın şeklini alırsa, ben de öyleyim. Yaşadığım muhitin, hevâ ve hevesin, zevkin perva-nesiyim.
İlmin ve basiretin uzaklarında dolaşırım. Kanımın kaynadığı bir çağdayım. Kendimi tanımanın ve gerçekleş-tirmenin heyecanlı bir yarışı içerisindeyim. Kendime has bir yaşam biçimim var. “Delikanlı” ya da “genç” diyorlar benim gibilere.
Anlaşılmamaktan, ihtiyaçlarının karşılanmamasından, güvenilmemekten, âciz görülmekten, kabullenilmemekten, özgürlüklerimin kısıtlanmasından ve sorumluluk verilirken yaşatılan kargaşadan hep şikâyetçi olurum. Yakınlarımı bazen bezginlik derecesine getiririm. İlimi ilim, yolunu yol bilirim. Kendi fikirlerime uymayanı hata sayarım. Mıknatıs gibiyim. Zamanıma, muhitime ve evi-me göre yetişirim.
Zekânın fidanıyım, terbiye ve ıslah isterim. Aksi halde yozlaşırım. Ailemin ve toplumun bana yükleyeceği rollere göre, her şey olabilirim. Aslında yaratılışımda, özümde iyilik, güzellik, doğruluk ve dürüstlük gibi hasletler var; bunu çok iyi biliyorum. Biliyorum da, bunları nazikçe, kibarca, zarifçe, nezaket ve letafetle yaşayarak beni yetiştirecek, kabiliyetlerimi geliştirecek, bana bilgi, saygı, edep ve adap öğretecek uzmanlara ihtiyacım var. Yeryüzünde hiçbir çocuğu, “Senden adam olmaz!” diyerek adam edemezsiniz. Unutmayın ki her çocuğun rol ve modeli, anne ve babasıdır. Çocuk, eğer onların gözünde adam olmaya-caksa, bu, onların adam olmamasındandır.
Başta annelerimiz, aile hükümetinin ikinci reisi değil mi? Terbiyeci o olduğu için, çocukları hoppa ve eyyamcı değil; edip, edepli, adaplı, geniş fikirli ve kültürlü olarak yetiştirmelidirler. Okullarımızda derslerle ilgili bilgiler verilirken, en başta hissi terbiye ve erdemlilik dersleri de verilmelidir. Çünkü nezaket ve terbiye, güzelliktir. Terbiye, güzelin güzelliğini daha da artırır. Terbiyesizlik ve nezaketsizlik, çirkinliktir. Güzelin güzelliğini soğuk bir vaziyete dönüştürür. Terbiye; ruhun ve maneviyatın gü-zelliğidir.
Terbiyeyi yalnızca terbiyelilerin verebileceğini unut-mayalım. Terbiye almamış eğitimciler, çocukların yollarına fener tutan körlerdir. Milletin asil muhitini, hayat ve kültür yapısını bozmamak için, okullar yüksek fikirli ve millî kültüre vâkıf, o kültürü yaşayan öğretmenlerle donatılmalı, müfredata yüksek his ve millî fikir dersleri konulmalıdır.
Terbiyeli ailelerin çocuklarında bile vakar ve ciddiyet görülür; arsızlık ve şımarıklık bulunmaz. Bir çocukta görülen arsızlık ve şımarıklık, ailesinin fikrindeki düzensizliğin eseridir. Şunu özellikle bilmeliyiz ki, sefiller, eşkıyalar, cahiller, terbiyesizler, kaba saba adamlar, hep, varlıklarına önem verilmeyip, iyi eğitilmeyen çocuklardır. Bunlar hep bastırılmışlardır. Giydirilmiş âdetlerle, bindirilmiş yanlış törelerle, uydurulmuş hikâyelerle, çarpık ilişkiler içeren müstehcen dizi ve filmlerle yetiştirilmişlerdir. Ahlaki nitelikleri zaafa uğramış bir gençlik, bir hayatiyet sahibi olamaz. “Terbiyesiz âlim, kaba bir kitap dolabıdır.” “Bir milletin yaşadığı muhiti, yaşadığı hayatı öğrenmek isterseniz, gençlerin hayatına, yaşama ve düşünce yapısına bakınız.”
Genciz ve bir hazine olduğumuz da unutulmamalı. Yabancı muhitlerde, yabancı kültür ortamlarında heder edilerek, hevâ ve hevesin de kurbanı olmamalıyız. Sosyal bir sınıf değiliz; ama her zaman önemli bir toplumsal güç olmuşuzdur. Çağımızda, dünyamızda, özellikle ülkemizde, bu güç, diğerlerine kıyasla daha belirgin olarak kendini duyuruyor.
Kaybedilmememiz gerekir. Bu nedenle, elde edilebilmemiz için, gönlümüzün fethedilmesi şarttır. “Gençliğin ruhunu işlenmeyen bir tarla gibi kendi hâline bırakırsanız, orada ısırgan ve dikenler yetişir.” Geleceğin ileri, güçlü ve mutlu Muhteşem Türkiye’sini oluşturmak için de çabaya değer. Bu ortak amaçlarda birleşmek, bugünkü ve yarınki sorunlarımıza çözüm bulmak bakımından gereklidir. Gençlik, “yarın” demektir. Yarın, “gelecek” demektir. Ayaklarımızı sağlam yere basan, dürüst, samimi, vatanını, milletini, bayrağını, dinini ve devletini seven, kültür ve medeniyetini çağdaş kültür ve medeniyetler seviyesinin üstüne çıkartan, sorumluluk sahibi, fazilete dost, fenalığa düşman gençler olmak zorundayız. Boş laflara kapılıp, aldatıcı fikirlere aldanıp ezilmemeliyiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Her şeye karşın muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan güç, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf gerçek vatan aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik gördüğümdendir.” derken; Hz Ali de, “İki şeyin elden gitmeden, değerini anlamak zordur: Biri sağlık, öteki de gençliktir.” buyuruyor.
Aristoteles, “Gençlerin yetişmesine önem veriniz; çünkü bu yolda en küçük ihmal, ülkenin yapısını ve ge-leceğini yok eder.” sözlerinde ne kadar haklı. Elbette, “Bir milletin ilerlemesi ve gerilemesi gençlerinin alacakları terbiyelere bağlıdır.” “Sosyal terbiyeye sahip olan milletin kendisi melek; vatanı ve evi, cennet olur.” Yarınlarımızın umudu tüm gençlerimize selam olsun!
Eğitimci/Tarihci/Şair/Yazar