Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Zeki YILMAZ Hocamız #Rahmetli_Zeki_YILMAZ_Hocamız Adana İmam Hatip Lisesi Mezunlarımızdan ve aynı zamanda Adana İmam Hatip Lisesi Türkçe dersleri öğretmenlerimizden çok kıymetli Zeki Yılmaz Hocamızı Rahmetle ve Minnetle Yâd Ediyoruz... Allah Rahmet eylesin mekanı Cennet olsun İnşallah... (İhlas ve Fatiha Okumayı unutmayalım)... Adana İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği İHSANİDER Yönetim Kurulu Başkanı Vet. Hekim Fuat GÜNEŞ |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||
Coşkun ARDIÇ Adana İmam Hatip Lisesi Tarih dersi Öğretmenlerimizden Coşkun ARDIÇ Hocamız Kahramanmaraş İli Göksun ilçesi Kireç köyünde dünyaya gelmiştir. Sağlam bir İnanca sahip olan, öğrencileri motive etmesiyle de çok sevilen Coşkun ARDIÇ Hocamız 26.12.2015 yılında Hakk'ın Rahmetine kavuşmuştur. Vefatının 5. Sene-i devriyesinde Rahmetle ve Minnetle Yad ediyoruz. Allah Rahmet Eylesin Mekânı Cennet Olsun İnş. Üç İhlas ve bir Fatiha okumanız dileğiyle. Adana İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği İHSANİDER Yönetim Kurulu Adına BAŞKAN Vet.Hekim Fuat GÜNEŞ |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||
Ömer ŞAFAK Müdürümüz Sn. Ömer Şafak 1941 yılında Kayseri ili Yeşilhisar ilçesinde dünyaya geldi. Çiftçi bir babanın yedi evladından en büyüğüdür. İlk ve ortaokul tahsilini ilçesi Yeşilhisar’da tamamlamış lise eğitimi için Kayseri’ye gitmiş ve 1963 yılında Kayseri lisesinden mezun olmuştur. 1963 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi‘ne yerleşmiş üniversite tahsilini burada tamamlamıştır. Fakültede okurken aynı zamanda Ankara il Müftülüğü nde memur olarak görev yapmıştır. Ankara İlahiyat Fakültesi nde okurken misafir Profesör olarak görev yapan Bosnalı Muhammed Tayyip Okiç hocanın hizmetinde bulunmuştur. üniversiteyi bitirdikten sonra askerlik hizmetini tamamlamış. 1970 yılında Adana İmam Hatip Lisesinde öğretmenlik hayatına başlamıştır. 1971 yılında evlenmiş bu evliliğinden beş çocuğu dünyaya gelmiştir. 1974 yılına kadar Adana İmam Hatip Lisesinde çalıştıktan sonra 74 yılında memleketi olan Kayseri’ye nakil olmuştur ve 1980 yılına kadar Kayseri İmam Hatip lisesinde öğretmen olarak çalışmıştır. 80 öncesi olayları sırasında Mefkureci Öğretmenler Derneği Kayseri Şube başkanlığı yaparken yaşadığı sıkıntılardan mütevellit babasının ısrarı ile 1980 yılında Yeşilhisar ilçesine tayinini istemiştir. 1980-1987 yılları arasında Yeşilhisar İmam Hatip Lisesi nde öğretmen ve idareci olarak çalışmıştır. 1987 yılı şubat ayında yeniden Adana İmam Hatip lisesine okul müdürü olarak dönüş yapmıştır 1992 yılında emekli olacağı güne kadar bu görevini devam ettirmiştir. Adana İmam Hatip Lisesi Müdürlüğü sırasında okul bünyesinde faaliyet gösteren Okul Aile Birliği, Adana İmam Hatip Lisesi Koruma Derneği ve Hayırlı İşler Yaptırma ve Yaşatma Derneği ni aktifleştirerek onların da destek ve gayretleri ile mevcudu artan okul binalarına yeni binalar ekleyerek Adana imam hatip lisesi kız okulunun açılmasına vesile olmuştur. yine müdürlüğü esnasında ilki 1989 yılında olmak üzere Adana İmam Hatip Lisesi mezunlarını her yıl mayıs ayında okulda toplayarak onların okulla olan aidiyetlerinin devam etmesine vesile olmuştur. 1992 yılı Ekim ayında emekliye ayrılmıştır. emekliye ayrıldıktan sonra yaklaşık on yıl bir özel okulda din dersi hocalığı yapmıştır. öğretmenlik mesleğini tamamen bıraktıktan sonra memleketi olan Kayseri’ye dönüş yapmıştır. memleketine dönmesine rağmen Adana ile olan bağını devam ettirmeye özen göstermiş ve birlikte çalıştığı arkadaşları ve öğrencileri ile vefatına kadar iletişimi devam ettirmiştir. 2015 yılı ramazan ayında rahatsızlanmış Ve ramazan bayramından kısa bir süre sonra 21 Ağustos 2015 cuma günü Hakk’a yürümüştür. Adana’ya olan vefasına cenazesine katılım sağlayan dostları ve öğrencileri karşılık vermişlerdir. Allah hepsinden razı olsun. Allah Rahmet Eylesin Mekanı Cennet Olsun İnşallah... Adana İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği İHSANİDER Yönetim Kurulu Başkanı Vet. Hekim Fuat GÜNEŞ |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||
İsmail AKŞAN Hocamız İsmail_AKŞAN Hocamız Adana Öğretmen Okulunda ilk göreve başlayan İsmail AKŞAN Hocamız, Askerlik görevini ifa ettikten sonra da 1975 yılında Adana İmam Hatip Okulana başlayarak 1996 yılı emekli olana kadar da , Adana İmam Hatip Lisesisinde meslek dersleri öğretmeni olarak değişik görevlerde bulunmuştur. Adana İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği İHSANİDER olarak, Adana İmam Hatip Lisesinde meslek dersleri öğretmenliği, uzun yıllar baş müdür muavinliği de yapmış ve bizlerde emeği bulunan, 1996 yılında emekli olan çok kıymetli İsmail_AKŞAN Hocamızın aramızdan ayrılışının (04.03.2015) 6. Sene-i Devriyesinde Rahmetle ve Minnetle Yâd Ediyoruz. İsmail AKŞAN Hocamızın girişimleriyle ve çok kıymetli kızları Şerife_AKŞAN Hocamızın da talepleriyle 1977 yılında da ilk İmam Hatip Lisesi Kız öğrenciler sınıfı açılmıştır. İlk kız öğrenci mezunları da 1984 yılında verilmiştir. Allah Cümlesinden Razı Olsun. Torunu Ayşe CİHANGİR'den alıntı --4 Mart 2015-- İşte tam da bugün... Ömrüme yazılmış vedâya şahitlik etti her zerrem, Sonra... Caminin minaresinden yükselen selâ, Ve...Adın yankılandı sanki tüm minarelerde Dizlerimin bağını çözen o cümleyle, ""İsmail AKŞAN vefat etmiştir."" Yalan dünyanın en ağır imtihanlarından birinden geçme sırası bize gelmişti bugün, Hakk'ın sözünün üstüne söz mü olur... Özüm köze dönse sözü başım üstüne ! Öğrettiğin Hakk kelâmının her harfi adedince rahmet olsun sana DEDEMMM.. Torunu Ayşe CİHANGİR'den alıntı. Lütfen İHLÂS ve FATİHA Okumayı unutmayalım. Adana İmam-Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği (İHSANİDER) Yönetim Kurulu Adına Başkan Vet. Hekim Fuat GÜNEŞ |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||
Çiğdem TOKGÖZ Adana İmam Hatip Lisesi Fizik Dersleri öğretmenlerimizden çok kıymetli #Çiğdem_TOKGÖZ Allah Rahmet Eylesin Mekanı Cennet Olsun İnşallah... Adana İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği İHSANİDER Yönetim Kurulu Adına Başkan Vet. Hekim Fuat Güneş |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||
Ayhan AKSU Ayhan Şükrü Aksu, Adana İmam Hatip Lisesinde emekli oluncaya kadar öğretmenlik görevini sürdürmüştür. 26.06.1933-31.12.2011 Tokat’ın Erbaa ilçesinde dünyaya gelen Ayhan Şükrü Aksu, Babasının görevi icabı bulunduğu Bitlis’ten 1945 yılında ailece gelip Adana’ya yerleşmişlerdir. 1947 yılında İlkokulu bitirdikten sonra 1950 yılında İstiklal Ortaokulunu 1954 yılında Adana Erkek Lisesi’ni bitirmiştir. Yüksek öğrenimini 1954 -1956 yılları arasında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde İngilizce bölümünü yaptı. 1956 yılında ise mezun olduğu İstiklal Ortaokuluna İngilizce Öğretmeni olarak atandı. 1965 yılına kadar burada öğretmenlik yapan Ayhan Şükrü Aksu İmam Hatip Lisesinde ki İngilizce Öğretmenlik görevini emekli oluncaya kadar sürdürdü. 31.12.2011 yılında Adana’da vefat etti. Allah Rahmet Eylesin Mekânı Cennet Olsun İnş. |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||
Necmettin ERİŞEN Necmettin Erişen,1938 yılında Adana’nın Pozantı ilçesinin Kamışlı kasabasında doğdu. 1959’da Adana İmam-Hatip Okulu’ndan mezun olur, bir süre imamlık yaptıktan sonra Yedek subay öğretmen olarak askerliğini tamamlar. 1962 yılında Konya ili, Çumra ilçesi, Türkmen Camili köyüne yedek subay öğretmen olarak gelir. O köyde ilkokul cumhuriyetin başlangıcından beri vardır. Onlarca öğretmen gelmiş geçmiştir. Ama bu öğretmen başkadır. Öğretmen ile köy bütünleşirler. Bitişik köyde Üçhüyük’te öğretmen yoktur. Bu köylüler Türkmen Camili’deki öğretmenlerden birini, ille de Necmettin Erişen’i isterler, alırlar da. Necmettin Erişen bu köye geçer ve fakat diğer köyle ilgisini sürdürür. O civarda yirmi sekiz adet Türkmen köyü vardır. Hepsi Sünni köylerdir. Onların çoğu ile bağ kurar. O tarihlerde çok azında ilkokul vardır. İlkokul açılması için teşvik eder. Daha önemlisi mezunları okumaya yönlendirir. Hacı Ali Bozdam bu köylüdür. Türkmen köylerindeki öğrencileri, ilçede ortaokullara yönlendirirler. İçlerinden üniversite bitirenler, meşhur olanlar (Recep Konuk gibi) oldu. Askerlik bitti, tekrar öğrenci oldu ama, o köylerle ilgisi kopmadı. Aradan elli sene geçti. Hâlâ o köylerin öğretmenidir. Bir gün Uzunkuyu köyünde bir akrabamın evindeyim. Gelinleri Camili köyündenmiş. Ona Necmettin Erişen’i sordum. “O benim öğretmenim” dedi. Sonra “Kızına benim adımı verdi. Ben çok çalışkandım, beni çok seviyordu. Bu esnada kızı dünyaya geldi. Benim adımı verdi” diye ilave etti. İşte bu içtenliktir, köylüleri öğretmenlerine bağlayan. Yüksek İslam enstitüsüne kaydolmak için yaşını mahkeme kararıyla küçültür. Resmen 1942 doğumlu olur. I963’te girdiği Konya Yüksek İslam Enstitüsü’nü 1967’de tamamladı.. 1963’te, Konya’da, Necip Fazıl’ın bir konferansı vardı. Sınıf arkadaşlığımızın birinci yılında. Henüz samimiyetimiz başlamamıştı. Konferansı izleyenlerden bir kişi, Necip Fazıl aleyhine, yanındaki arkadaşına bir şeyler söylemek ister, kıpırdanmalar olur ve bu esnada en sert tepkiyi Necmettin Erişen gösterir. Bu tepkisi toplumda kahramanlık olarak algılanır. Böylece dikkatleri üzerine çeker. Kahramanlık olmasa bile yüksek heyecanlı biri olduğu açıktır. Yüksek İslam Enstitüsü talebe cemiyeti başkanlığı engellenince Talebe Derneğini kurar ve başkanı olur. Bu esnada Yeni Ümit adıyla bir dergi çıkarır. Dernek adına önemli kitaplar yayınlanır. Bütün bunlar teşebbüs gücüne sahip aktif bir öğrencilik geçirdiğini gösterir. Ben bu esnada yakın ilgiye geçtim ve Mücadele Birliği çevresiyle tanıştırdım. Mücadele Birliği Genel Başkanı Mücadele Birliği kurucuları listesinde adı bulundu ve nihayet bir sene sonra da genel başkan oldu. Tabii ki hareketin lideri daima Aykut Edibali olmuştur. Ancak, Necmettin Erişen de genel başkanlığa damgasını vurmuştur. O günlerde komünizm tehlikesinden bahsediliyordu. Böyle bir korku, endişe vardı. Birçok kişi güvence olarak sadece Mücadele Birliği’ni görüyorlardı. “Mücadele Birliği hareketi var oldukça Türkiye’ye komünist sistem gelmez” diyorlardı. Bu güvencenin oluşmasında, özellikle Konya’da oluşmasında, Necmettin Erişen’in konferanslardaki, mitinglerdeki konuşmalarının, heyecanının ve hitabet gücünün etkisi olmuştur. Ana hatlarını, çoğu zaman beraberce hazırladığımız konferans ve miting konuşmaları etkili ses tonu ile coşturucu oluyordu. Bu tarihlerdeki solcuların korkulu rüyası Komünist mezalimi anlatan fotoğraf sergisi onun gayretlerinin ve teşebbüs gücünün eseridir. Konya mether takımı, tamamen onun teşebbüs gücüyle kurulabilmiştir. Her iki faaliyet de büyük emek işi olup, uzun süreli gayretlerin ve azmin eseridir. Davaya inanır inanmaz, ilk yaptığı bütün çevresini, ilerde Mücadele Birliği adını alacak olan toparlanışa aktarmak oldu. Adana’daki eğitim görmekte olan akraba, dost çocuklarını ve onların çalışmaları ile davaya kanalize olan geniş bir çevreyi Konya’ya taşıdı. Onlar Konya’da ilk kadro tarafından teşkilatçılığa hazırlandılar. Bunlar içinden ilerde önemli görevler ve sorumluluklar üstlenecek liderlik yeteneğine sahip elemanlar çıkmıştır. 1968’de başlayan ve 1980, 12 Eylülüne kadar geçen süre içinde, Türkiye’de, Sağ-Sol kamplaşması zirvededir. Solcu militanlara göre, komünist ihtilalin önündeki tek engel, üniversitelerde sağcı gençlerin bulunmasıdır. O halde onlardan kurtulmak gerekir. En kolay kurtulma yolu öldürmektir. Bu Marksizm’in tarihi metodudur. İdeoloji maskesine büründürülen bu ilkel yöntem acımasızca uygulanmıştır. Bunların karşısına süratle aynı yolu izleyen militan bir gençlik çıkarılmıştır. Onlara göre de komünizm gelmek üzeredir. Onlara fırsat vermemek için bertaraf etmek şarttır. Bu kamplaşmadan, kamplaşmaya bulaşmadan aklı başında milliyetçi mukaddesatçı çevre rahatsızdır. Belki şaşıracaksınız ama bu durumdan rahatsız olanlardan biri de Alparslan Türkeş’in kendisidir. Birdenbire gelişen gençlik kitlesini kontrol altına almak ister. Mehmet Emin Alpkan aracılığı ile Mücadele Birliği hareketi üst yöneticilerine bir talep ulaşır. Ülkücü gençliğin başına Necmettin Erişen’i geçirmek isterler. Bu talep Mücadele Birliği üst yöneticileri tarafından reddedilir. Hangi haklı gerekçeyle bilmiyorum ama gelişmekte olan ülkücü gençlik, mücadelecilerin kontrolünde olsaydı herhalde çok daha faydalı mecralara yönelmiş olacaktı. Böyle bir faaliyet için Necmettin Erişen’in seçilmesini manidar ve isabetli buluyorum. Bizlerde Adana İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği İHSANİDER Yönetim Kurulu olarak Tüm Camiamız adına Rahmetle ve Minnetle Yad ediyoruz. Allah Rahmet Eylesin Mekânı Cennet Olsun İnş. Adana İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği İHSANİDER Yönetim Kurulu Adına BAŞKAN Vet. Hekim Fuat GÜNEŞ |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||
Halit CAN Hocamız Halit CAN Hocamız 1963 yılında Burdur İli Gölhisar İlçesi Yeşildere (ibecikdere) Köyü’nde doğdu. İlkokulu Yeşildere Köyü’nde tamamladıktan sonra 1974 yılında Denizli İmam Hatip Lisesi’ne kaydoldu. 1981 yılında liseden mezun olduktan sonra aynı yıl Atatürk Üniversite İslami İlimler Fakültesi’ni kazandı. 1982 yılında çıkan bir kanunla fakültenin adı İlahiyat Fakültesi olarak değiştirilince 1987 yılında İlahiyat Fakültesi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü’nden lisans ve yüksek lisans derecesi ile mezun oldu. Aynı yıl Adana İmam Hatip Lisesi meslek dersleri öğretmenliğine atandı. 1993 yılında Adana İmam Hatip Lisesi’ndeki görevine müdür yardımcısı olarak 1995 yılına kadar devam etti. 1995 yılında Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin açılmasıyla birlikte öğretim elemanı kadrosuna başvurdu. 1995 yılında “Uzman” unvanı ile 1997 yılına kadar görev yaptı. 1997-2003 yılları arasında aynı fakültede İslam Felsefesi bölümünde çalışmalarına Öğretim Görevlisi olarak devam etti. 2003 yılından itibaren Arap dili ve Belagatı Bölümü’nde çalışmalarını sürdürdü. İlahiyat Fakültesi’ndeki aktif görevini sürdürürken 12 Nisan 2010 yılında geçirmiş olduğu kalp rahatsızlığı sebebiyle Ç.Ü. Balcalı Hastanesi’nde hayata gözlerini yumdu. Halit CAN’ın “Milliyetçilik, Din ve Laiklik” adında bir kitabı ve “Bin Soruda Sarf” adında bir ders kitabı bulunmaktadır. Halit CAN evli ve iki çocuk babasıdır. Kıymetli Halit CAN Hocamızın aramızdan ayrılışının 11. Sene-i Devriyesinde Rahmetle ve Minnetle Yâd Ediyoruz. Allah Rahmet Eylesin Mekanı Cennet Olsun İnşallah... Adana İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği İHSANİDER Yönetim Kurulu Başkanı Vet. Hekim Fuat GÜNEŞ |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||
Ziya YÜREKLİ Oğlu, Mustafa YÜREKLİ'nin Anlatımıyla "Ziya YÜREKLİ" Hocamız... Hayatımın en acı günü, babamı kaybettiğim gündür. Bu yazıda, babam “Hadimü’l Kuran” Ziya Yürekli Hoca’yı anlatacağım. Çevresinin hitabıyla Ziya Hoca, Adanalı emekli bir öğretmendi. 27 Ocak 2007’de rahmet-i Rahman’a kavuştu. Adana İmam Hatip Lisesi’nin öğretmenlerinden Ziya Yürekli ve Muhittin Aksoy hocalar, Adana’nın Karaisalı ilçesinin ilk üniversite okuyan çocuklarıydı. Ziya Hoca 1940 yılında Karaisalı’nın Filikli köyünde dünyaya gelmişti. Dağ köylerinden şehre inip okuyan bu iki Yörük çocuğunun hikâyeleri 50’li, 60’lı ve 70’li yıllarda bölgede bir efsane gibi anlatılırdı. Köy çocukları, onları örnek alırdı. Ziya Hoca 1969 yılında Konya Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra Adana’da bir yıl vekil müftülük ve vaizlik yapmıştı. 1970’ten 1996 yılına kadar Adana İmam Hatip Lisesi’nde meslek dersleri öğretmeni olarak çalıştı. Öğretmenlik hayatı boyunca özellikle ortaokul bölümünün Kur’an-ı Kerim derslerine giriyor, öğrencilerini Elifba’dan başlatıp harfleri yerinden çıkartarak tecvit kurallarına uygun bir şekilde okur hale gelinceye kadar büyük çaba sarf ediyordu. Gerekli ve yeterli okuma düzeyine çıkamayan öğrencilerini, öğleleri bir saatlik yemek tatilinde bir sınıfta toplayıp ek ders veriyordu. Ziya Hoca, yaz tatillerinde mahallenin ve hısım akrabanın çocuklarını toplar, evinde ders verir, namaz surelerini ezberletir, ilmihal bilgilerini ve Kur’an-ı Kerim okumayı öğretirdi. İstese okul yönetiminde görev alabilir ve müdür koltuğuna da rahatlıkla oturabilirdi. Fakat o kariyer hesapları yerine her zaman Kur’an-ı Kerim’e hizmet etmeyi tercih etti. Arkadaşlarından dönemin Adana Milletvekili Hasan Gürsoy, 1978 yılında, o zamanın Milli Eğitim Bakanı ile görüştüğünü, gereken her şeyi ayarladığını ve babamdan Adana İl Milli Eğitim Müdürü olmasını rica etmişti. Ziya Yürekli Hoca, Hasan Gürsoy’a şu cevabı verdi: “Bilirsin, bir Hadis-i Şerif var: ‘Sizin en hayırlınız, Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve öğretendir.’ buyuruyor sevgili Peygamberimiz. Ben bu Hadis-i Şerif ile hayatım boyunca amel etme kararı aldım. Siz o göreve daha uygun bir arkadaş bulursunuz. Böylesi daha hayırlı olur.” ZİYA HOCA’NIN 10 VASFI Oğlu olarak, tanıyanların da kabul edeceği 10 özelliğini saymak isterim: 1. Ziya Hoca ibadetler konusunda ciddiyeti ve gayretiyle tanınır. Hayatın gayesinin ibadet olduğunu sık sık ifade ederdi. 5 vakit namazı vaktinde kılar, hiç gevşeklik göstermezdi. Ramazanlarda ibadetlere yoğunlaşır, mübarek gün ve gecelerde fazladan çaba gösterirdi. İnfakta çevresine örnekti. Zekat konusunda çok titizdi. Emekliye ayrılınca, ilk işi Hacc-ı Ekber yapmak olmuştur. Namazları cemaatle camide kılmaya büyük önem verirdi. 2. Sabah namazından sonra veya gün içinde uygun bir saatte bir cüz Kur’an okumayı adet haline getirmişti, her ay Kur’an-ı Kerim’i baştan sona okuyarak bir hatim indirirdi. Ramazan ayında haftada bir olmak üzere dört hatim indirirdi. Çevresindeki insanlardan, hısım akrabadan, eş dosttan ahirete irtihal edenlerin arkasından hatim indirme adeti vardı. Kur’an-ı Kerim gönlünden, elinden ve dilinden hiç düşmezdi. Okumakla yetinmez, çevresini de Kur’an okumaya teşvik eder ve bilmeyenlere kolay ve hızlı bir şekilde doğru okumayı öğretirdi. Bulunduğu her toplulukta Kur’an okurdu. Ayetlerle düşünmeyi çok sever, düzenli meal okurdu. Hasan Basri Çantay meali elinden düşmezdi. Elmalılı Hamdi Yazır’ın Hak Dini Kur’an Dili Tefsiri ile Ömer Nasuhi Bilmen’in tefsiri ve ilmihali başvuru kitaplarıydı. İmam-ı Nevevi’nin Riyazü’s Salihin kitabını defalarca okumuştur. İman esaslarını ayetlerle izah etmeye doymazdı. Kur’an ahlakıyla ahlaklanmıştı. Kur’an odaklı bir hayat yaşıyordu. Ziya Hoca, hayatı boyunca Kur’an-ı Kerim öğretmenliğini her türlü makama ve kazanca yeğledi. O “Hadimü’l Kur’an” (Kur’ana hizmet eden) olmayı hep şeref bildi. 3. Gıybet yapmazdı ve yanında başkası hakkında olumsuz konuşulamazdı. Yanında gıybet edeni “Kardeşinin etini yeme” diye uyarırdı. Söz getirip götürmeye çok kızar, söz taşıyanları sert uyarır ve insanların arasını bozmanın, nifakın büyük günah olduğunu sürekli hatırlatırdı. Yalan söylediği görülmemiştir. Yapmayacağı bir şeyi söylemez, söz verdi mi mutlaka yapardı. 4. Ziya Hoca, şahsiyetinde erdemleri toplamıştı. Sevgi doluydu, güvenilirdi, dürüsttü, bilgeydi, sözü senetti, cömertti, cesurdu, adaletliydi, hoşgörülüydü, merhametli ve affediciydi, mütevaziydi. İnsanlığı statüye önceler, insanlar arasında hiçbir ayırım yapmaz, herkese kardeşçe, özgür ve eşit görerek yaklaşırdı; tam bir Osmanlı beyefendisiydi, güler yüzlü, tatlı dilli ve anlayışlıydı. Tanıştığı kimseleri unutmaz, mutlaka ziyaretlere gider, insanlarla ilişkileri canlı tutmaya çalışır, kesinlikle kendisi ilişkileri koparmak istemezdi. Kin tutmazdı. Kibir, riya ve haset nedir bilmezdi. 5. İlme, düşünceye ve kültür/sanata çok değer verirdi. İlimle meşgul olmayı, tefekkür etmeyi ve fikir alışverişinde bulunmayı büyük ibadet görürdü. Birkaç koli dolusu, vaazlarda ve sohbetlerde yararlandığı not defteri var. Düşüncelerini ayetlerle temellendirir, bütün bilgi ve düşünceleri o ayetlere bağlardı. Şiiri sever, Yunus Emre başta olmak üzere pek çok şairi okurdu, fakat onun şairi Mehmet Akif Ersoy’du. Akif’in dizelerini ezbere bilir, sohbetlerini o dizelerle süslerdi. Öğrencileri arasından akademisyen ve yazarlar çıktı; onlarla övünür, eserlerini okur ve çevresine tanıtırdı. 6. Ziya Hoca çok vefakârdı. Dostlarına ve davasına karşı son derece fedakârdı. Her yıl Adana ve çevre illerde ne kadar tanıdığı, dostu varsa tek tek dolaşır, İslami meseleleri, ülkenin vaziyet ve istikametini konuşurdu. Toroslarda, dağ köylerinde, camilerde, kahvehanelerde ve ev sohbetlerinde “emr-i bi’l maruf nehy-i ani’l münker” yapardı. Türkiye’nin dört bir köşesinde dava arkadaşları, dostları vardır. Ferdiyetçiliği sevmezdi. Cemaat ve cemiyet adamı olmayı Müslümanlığın temel özelliklerinden görürdü. Fakir ve yardıma muhtaç ailelerle ilgilenirdi. Toros köylerinden kalkıp gelen köylüleri evinde ağırlar, özellikle sağlık konusunda yardımı esirgemez, onları bizzat hastaneye götürüp teşhis ve tedavileri için çaba gösterirdi. Kadınlara, çocuklara, gençlere, engellilere ve gariplere sahip çıkar, sorunlarını çözer ve kişisel yardımlarda bulunurdu. Tam bir gönül adamıydı. 7. Ziya Hoca çocuklara ve gençlere çok değer verirdi. Eğitimleriyle bizzat ilgilenirdi. Din eğitimi almaları konusunda çaba sarf ederdi. Gençleri kitap okumaya, dergi okumaya, düşünmeye ve sorgulamaya yönlendirirdi. Gençlerin iyi yetişmeleri, eğitimlerini başarıyla tamamlamaları, üniversite okumaları, hatta akademik çalışma yapmaları gerektiğini düşünür, bu konuda büyük bir çaba gösterirdi. Arkadaşlarıyla Anadolu Eğitim Vakfı’nı kurmuştu ve her hafta sonu gençlerle sohbet ederdi. İyilik, doğruluk ve güzellik ekseninde yaşar; yanlışa, kötülüğe ve çirkinliğe razı olmaz, karşı çıkar ve çok iyi tanıdığı şer odaklarına karşı yılmadan mücadele ederdi.. Bu yaşam felsefesini gençlere de anlatırdı. Allah’ın iyiler listesine yazılmak, kıyamet gününde o listeden çağrılmak ve salihler arasında haşrolmaktı, bütün hesabı. 8. O bir medeniyet mimarıydı: Davası, medeniyetimizi yeniden ihya etmekti. Devleti, milletin teşkilatlanmış hali, yani milletin kendisi görürdü. Devletin, modern bir organizasyona dönüşmesini, millete yabancılaşmasını, kamu kurumlarının kendini milli iradenin üstünde konumlamalarını, millet hayatını ve milli kültürü tahrip etmesini ve devlet-millet çatışmasını yanlış bulurdu. Ziya Hoca’ya göre asıl olan medeniyetti. Millet, kendi muhteşem medeniyetini yeniden ihya etmeliydi; böylece devlet teşkilatı ıslah olacak, devlet milletin emrine girecek ve hizmet üretecek, millet de devleti canından aziz bilecek, bütün varlığını ona adayacak Modernleşmenin, medeniyet değiştirmenin, millet-devlet ilişkisini tahrip ettiğini, devletin ve milletin ahlaki ve metafizik temellerden koparak bozulduğunu düşünürdü. Davası, bir medeniyet atılımını gerçekleştirme mücadelesiydi. 9. Hizmet, hayatının ana eksenini oluştururdu. Müslümanların 24 saat hizmet etmeleri gerektiğini düşünür, her an bir davet gelecek, hizmete çağrılacakmış gibi hazır dururdu. Hizmet verirken coşkuyla çalışırdı ve kesinlikle herhangi bir dünyalık karşılık beklemezdi. Hizmeti, tıpkı secde gibi Allah aşkının bir göstergesi olarak algılardı. 10. Sosyal, ekonomik ve siyasal hayatın, ilim, ahlak ve hukuk temelleri üzerinde yükselmesi gerektiğini düşünüyordu. Hiç kitap yazmayı düşünmedi. Milletimizin büyük bir kültürel birikiminin olduğunu biliyor, var olanın yeterli olduğunu düşünüyor, eğitimi sıkı tutarak zengin milli kültürümüzden yararlanabileceğimize inanıyor ve iyi yetişmiş gençlerimizin yasal yoldan teşkilatlanarak demokratik kurallar içinde iktidara el koyması gerektiğini savunuyordu. “İlim zamanı değil, siyaset zamanı..” derdi. Ziya Hoca’ya göre siyaset, Müslümanlığın omurgasını oluşturuyordu. “Kütüphanelerdeki raflarda kitapları dolduran bilgi, düşünce ve değerler siyasetle canlanır ve insana yararlılık gösterir. Allah’ın hükümleri, siyasetle yürürlüğe sokulur. Din siyasetle ayakta tutulur.” derdi. Hukukun üstün tutulması gerektiğini savunur, yeni Anayasa ihtiyacını vurgular ve hukukun siyasallaştırılmasına karşı çıkardı. Dindar, çağdaş ve demokrattı. Ziya Yürekli Hoca, hayatına “ölümün kapıp kaçıramayacağı, çalamayacağı bir anlam” verebilmek için ömrü boyunca Kur’an-ı Kerim okuttu. Binlerce öğrencisi, bugün onu gözyaşı içinde Fatihalarla anıyor. MÜCADELE BİRLİĞİNİN KURUCULARINDANDI Ziya Hoca, 68 kuşağındandı. O üniversite öğrencisiyken, gençlik olayları yükselişteydi. Türkiye’de sağ sol kavgası başlamıştı. Sol gençlik üniversitelerde kısa sürede örgütlenmiş ve on binlerce taraftar bulmuştu. Sağda ise örgütlenme Milli Türk Talebe Birliği çatısı altında gerçekleşiyordu. Solla girişilen mücadele sonrası kazanılan bir kale olan MTTB dört yıl süreyle bu işlevini yerine getirdi. Ancak altmışlı yılların sonuna doğru üniversitelerde sol rüzgarın karşısında MTTB’nin pasif kalması, birlik içinde daha aktif olmak isteyenlerin seslerinin artmasına neden oldu. MTTB’den koparak Ülkü Ocakları çatısı altında toplanan milliyetçi gençler, sokaklara ve şehirlere inen sol grupların karşısında mücadele görevini üstlenmek zorunda kaldı. Bu arada Aykut Edibali ve arkadaşları Mücadele Birliği adıyla bir örgütlenme başlattı. Mücadele Birliği, İstanbul yerine Konya’da kuruldu. Ziya Yürekli Hoca da Konya’da Necmettin Erişen’in önderliğinde yapılanan Mücadele Birliği’nin 20 kişilik kurucu kadrosunda yer aldı. Metin Toker, ‘Solda ve Sağda Vuruşanlar’ kitabında Mücadele Birliği ile DevSol’u mukayese ederek Yeniden Milli Mücadeleciler için “sağın DevGenç’i” tanımını yapmıştı. Mücadeleciler, sağın fikir kalesiydi; Türkiye’nin ihtiyacı olan kadroları yetiştirmek için yola çıkmışlardı. Mücadeleciler, inançlarının emrettiği gibi yaşama konusunda Ülkücüleri pasif buluyor, hayatlarının tamamının ‘dava’ya adanması noktasında da bütün sağ gruplardan daha fedakâr olduklarını düşünüyorlardı. MTTB’nin ise disiplin anlamında yetersiz olduğunu ve öğrenci derneği olarak kalmasını istiyorlardı. 20 kişilik bir kadroyla kurulan hareketin büyümesi oldukça hızlı oldu. 1968 yılından 12 Mart’a kadar geçen dönemi, Mücadele Birliği’nin altın dönemi olarak ifade edebiliriz. Bu dönemde haftalık Yeniden Milli Mücadele dergisi, aylık Pınar kültür sanat dergisi ve üç aylık Gerçek dergisini çıkardılar. Otağ Yayınları kurulup kitaplar basıldı. Mücadele Birliği kısa bir süre içinde üniversitelerde hakimiyet kurmaya başladı. İstanbul, Ankara ve İzmir’de bulunan Yüksek Öğretmen Okulları, Mücadele Birliği’nin kalesi haline geldi. Yüksek Öğretmen Okulları Anadolu’nun bütün rengini yansıttığı gibi, en zeki öğrencileri de bünyesinde barındırıyordu. İllerindeki okullarda başarılı olup dereceye giren öğrenciler Yüksek Öğretmen Okulları’nda okumaya hak kazanıyordu çünkü. 1968 kuşağı, Soğuk Savaş döneminin gençliğiydi. Sol-sağ diye parçalanan gençlik kanlı bir kavganın içinde vuruşturuldu. 12 Eylül öncesindeki terör ortamında Mücadeleciler gençlik olaylarına katılmadılar. Aykut Edibali “Ben hiçbirinin burnunu kanatmadım, çocuğum gibi üzerlerine titredim, sattırmadım, ne kan sattım ne sattırdım. Türkiye’de benden başka hiçbir lider bunu diyemez” diyor bugün. Mücadele sadece fikri planda yapılıyordu. Mücadele Birliği’nin özelliklerinden biri de sağdaki en disiplinli teşkilat olmasıdır. Mücadeleciler, kadroların yetiştirilmesinde o kadar disiplinlidirler ki sadece sağ fikirleri öğrenmek yerine, bir solcu kadar Marks’ı, Lenin’i, 17 Ekim Devrimi’ni, sosyalizmi ve solun diğer kavramlarını da öğretirlerdi. Öyle ki birçok solcuyla girdikleri fikri münakaşada solcuları pes etmek zorunda bırakırlardı. Solun ideologlarından biri olan İdris Küçükömer de bu gerçeği teyit ederek, “Bu Mücadeleciler solculuğu bizden daha iyi biliyor” demek zorunda kaldı. Mücadeleciler, Türkiye’de bütün olayların arkasında Yahudi zihniyetini aradılar; ülkenin komünizm ve siyonizm tehdidi altında olduğunu iddia ettiler. Dünya sistemini deşifre ediyor, devletler oyununu anlatıyor, “Amerika, Rusya, Yahudi’ye kukla!” şeklinde sloganlaştırıyorlardı. Zaten Mücadele Birliği üyeleri de kendilerini tanımlarken antikomünist, antikapitalist, antisiyonist, antiemperyalist, milli değerlere bağlı ve İslama saygılı olma vurgusunu yapmayı tercih ettiler hep. Mücadele Birliği’ni diğer sağ gençlik hareketlerinden ayıran özelliklerinden biri, hiçbir siyasi akımın temsilcisi ya da alt grubu olmamasıdır. Siyasi bir harekete dönüşmek yerine ülkeye hizmet edecek insan kadrosu yetiştirmek amaçlanıyordu. Aykut Edibali Türkiye’de yapılan ihtilallerin başarısızlığının en önemli nedeni olarak yetişmiş insan kadrosunun yetersizliğini gösteriyordu. Hareket, sonradan dağılma sürecine girmesine rağmen kadro yetiştirme geleneğini uzun süre kaybetmeyerek bir anlamda başlangıçtaki hedefine ulaşmış oldu. Aykut Edibali “Mücadele Birliği bir kültür hareketi, bir mektep olarak vereceğini fazlasıyla verdi. Renkleriyle, çeşitleriyle çok farklı yerlerde olan insanlarıyla bunu başardı. 20 tane adam Türkiye’yi salladı.” diyor. Ziya Hoca da Türkiye’yi sallayan o 20 kişiden biriydi. SİYASET MÜSLÜMANLIĞIN OMURGASIDIR Mücadeleciler, İslamcıydılar, dolayısıyla Ziya Gökalp tarzı Türkçülüğe karşıydılar ve Alparslan Türkeş’e uzaktılar. Fakat Necmettin Erbakan hareketine de uzaktılar; çünkü T.C. devletinin kuruluşu ile Erbakan hareketinin İslami “model”i arasında mutlak bir çatışma olacağını, ileride devletin iktidarına talip olsalar bile bu konuda ihtilaflı bir durumun ortaya çıkacağını ve Türkiye’nin zarar göreceğini düşünüyorlardı. 12 Mart 1971 tarihi, Yeniden Milli Mücadeleciler için de yeni bir dönemin habercisi oldu. Hareketin çekirdek kadrosu parçalandı. Necmettin Türinay, Cemil Çiçek, Ömer Ziya Belviranlı, Taha Akyol gibi isimler Mücadele Birliği ile yollarını ayırdılar. İlk kırılmanın ardından hiçbir şey eskisi gibi olmasa da Mücadele Birliği gerek yayınları, gerekse etkinliği ile kendine biçtiği misyon doğrultusunda faaliyetlerine devam etti. Yetmişli yılların ortalarına kadar küçük bölünmeler yaşandı; ama bunlar belirleyici olmadı. 1975’e gelindiğinde hareketin siyasal parti haline gelmesi için çalışmalar yapıldı. Aykut Edibali, Millet Partisi’ni ele geçirerek siyaset yapma isteğini gösterdi. Millet Partisi fikrinin tabandan gelen tepkiler sonucu başarıya ulaşamaması, birliğin siyaset arayışında yeni hedefler belirlemesine neden oldu. Bu kez de merkez sağın en büyük partisi Adalet Partisi ile ilişki başladı. Tabandan gelen itirazlara rağmen yönetim AP ile anlaşıp, bu partinin gençlik kollarını örgütleme yoluna gitti. Bu dönemde ayrılmalar arttı. Mehmet Akif Ak, Hüseyin Gülerce, Ahmet Taşgetiren, Mehmet Ali Taşçı gibi yazarlar Mücadele Birliği içinde yetişip ayrılanlardandı. 12 Eylül sonrası Aykut Edibali kendisini terk etmeyen arkadaşlarıyla birlikte Islahatçı Demokrasi Partisi’ni kurarak Mücadele Birliği’nin yerinin artık siyasal parti çatısı olduğunu göstermek istedi. Ancak birlikte yola çıktığı insanların büyük kısmı artık yanında değildi. Ziya Yürekli Hoca, 1969’dan itibaren Adana’da kurucusu olduğu Mücadele Birliği hareketine destek verdi; hareketteki kopmalara üzülse de Aykut Edibali’ye ve merkeze hep vefa gösterdi. Emekli olunca birkaç yıl Millet Partisi il başkanlığı yaptı. Ziya Hoca, emekli müftülerimizden Mustafa Kapçı hocayla birlikte Adana’da faziletli insanlardan oluşan cemaatine hizmete son nefesine kadar devam etti. Türkiye’nin Ziya Abisi, hocası ve hizmet kahramanıydı. Ziya Hoca, siyaseti Müslümanlığın omurgası görüyordu ve millet düşmanlarına ve şer odaklarına karşı mücadelenin imanın gereği olduğunu savunuyordu. Siyaseti ibadet zihniyeti ve ciddiyetiyle yapıyordu. Son yıllarda kendini tamamen vakıf çalışmalarına verdi. Gençlerle ilgilendi. Eğitimlerine destek verdi. 27 Aralık 2007 Perşembe günü, vakıfta, gençlerle sohbet ederken yüksek tansiyondan beyin kanaması geçirdi ve bir ay yoğun bakımda kaldı. Ziya Hoca, ömrünü adadığı hizmet yolunda rahmet-i Rahman’a kavuştu. Ziya Yürekli Hoca, hayatına, ölümün çalamayacağı bir anlam kazandırmayı başardı. Nur içinde yatsın. Allah (c.c.) ona rahmetiyle muamele etsin. Kabrini, cennet köşelerinden bir köşe kılsın. Oğlu olmakla iftihar ediyorum... Araştırmacı / Yazar Mustafa YÜREKLİ Bizlerde Adana İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği İHSANİDER olarak Kıymetli Ziya YÜREKLİ Hocamızı 14. Sene-i devriyesinde Rahmetle ve Minnetle Yad ediyoruz. Yönetim Kurulu Başkan Vet.Hekim Fuat GÜNEŞ |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||
Bilal BULDU Adana İmam Hatip Lisesi Meslek dersleri öğretmenlerimizden idi. Allah Rahmet eylesin mekanı cennet olsun İnşallah. |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||
Ramazan AĞCA Adana İmam Hatip Lisesi Fen dersleri öğretmenlerimizden idi. Allah Rahmet Eylesin Mekânı Cennet Olsun İnş... Adana İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği İHSANİDER Yönetim Kurulu Adına BAŞKAN Vet.Hekim Fuat GÜNEŞ |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||
Bahri BİLGİÇ Adana İmam Hatip Lisesi meslek dersleri öğretmenlerimizden. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah... |
|
Taziye Mesajı Gönder |
||||||||
Taziye Mesajı Oku | ||||||||||