Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
NEFSİMİZİ SORGUYA ÇEKMENİN ZAMANI GELMEDİ Mİ?
Bilindiği üzere, kendi isteği ile İslam’ı seçen Türk Milleti, Kuran çizgisinden ve Allah’ın Resulünün (s.a.) yolundan ayrılmadığı zamanlarda büyümüş, İslam’dan uzaklaştığında zayıflamıştır.
Bugün, çeşitli ülkelere ve Anadolu’ya sıkışan Türk Milleti’nin, Hz. Yunus’un (a.s.) kavminin yaptığı gibi, samimi bir tevbe ile başına gelen rüsvalıklardan kurtulmayacağını kim iddia edebilir? Çünkü Cenabı Hak, ‘’Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi elinizle işledikleriniz yüzündendir. Bununla beraber Allah çoğunu affeder’’(Şura 30) buyururken, Nisa Suresi 79. Ayeti Kerimesinde, ‘’Sana gelen bir iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir.’’ Her ne kadar böyle ise de; ‘’Her şey (hepsi) Allah’tandır de.’’(Ali İmran 78) buyurarak, nasıl bir yolda ilerlememiz hususunda tüm insanlığı uyarmaktadır.
Allahu Teala Rad Suresi 11. Ayeti Kerimesinde de, ‘’…..... Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanları değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledimi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur’’ buyurarak, net şekilde bizleri uyarmaktadır. Bu nedenle toplumun düzelmesi için, önce kendimize çekidüzen vermeliyiz. ‘’……Çünkü Allah, her toplumu yaptığına göre cezalandıracaktır.’’ (Casiye 14) Cenabı Hak bir çok Ayeti Kerimede ‘’Aklınızı kullananın’’ demiyor mu? Bizler daha neyin tartışmasını yapıyoruz. Eski milletlerden örnekler vererek, çeşitli afetlerle helak ettiklerinden bahsederken, bizlerin öğüt alması gerekmez mi? Her nedense, hep birbirimizi suçluyor, üstelik meydana gelen her türlü afeti siyasete malzeme yapıyoruz. Bu arada kötü insanların yanı sıra, iyi insanların da helak olmasını nasıl izah edeceksiniz diye bir soru gelebilir. Bu sorunun cevabını İslam Alimleri vermiştir: ‘’Kötü insanların yüzünden helak olan iyi insanlar, işlenen kötülükleri önlemeye çalışmadıklarındandır’’şeklinde Kurani ifadeye uyan bir açıklama getirmişlerdir.
‘’Su’da boğulan, yangında ölen, duvar ve enkaz altında kalarak ölen şehittir’’ diyen Peygamberimiz (s.a.) ayrıca, ‘’ Allahu Teala depremleri iyilere bir öğüt, müminlere rahmet, kafirlere ise azap kılar’’ buyurmuştur. Ama, Kuranı Kerimi hiç okumayan, Resulünün ne dediğini hiç bilmeyen, ya da okuduğu halde işine gelmediği için kendi kafasına göre yorum yapanlar, milleti ayrıştırmaya çalıştığı gibi, Tagut’un peşinde giderler. Yani, doğru yolda olduklarını zannederek, kendi nefislerini ve arkasından gittikleri insanları veya uyduğu Şeytanları Tagut edinerek, farkında olmadan şirke düşerler.
Cenabı Hak; ‘’…..Tagut’a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tagut’un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki Şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.’’(Nisa: 60) buyurarak, burada Tagut’un; Hak’kı tanımayan, azan ve sapan her kişi ve güce verilen bir ad anlamına geldiğini görüyoruz. Zaten, Şeytana da bu yüzden Tagut denilmemiş mi?
Peki çare nedir? Müslüman Türk Milleti, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Cumhuriyet ve Demokrasi ile yönetildiğini bilir. İnsanların kendi kendini yönetmesine Demokrasi, halkın çoğunluğuna dayalı idare şekline Cumhuriyet, Din ile Devlet işlerinin birbirinden ayrılmasına da Laiklik denildiğini de bilir. Ama, Kuranı Kerimde İstişare’nin emredildiğini çoğumuz bilmez. İstişare, bir kişi, topluluk ya da kurumun ilgili konu hakkında fikrini alıp, danışmak, eleştirisini dinlemek, çözümünü sormak anlamına gelir. İstişare en az iki kişi ile yapılır. Burada karşılıklı olarak fikir alışverişinde bulunmak ve ortak karar almak mümkün olduğu gibi terside olabilmektedir. Cumhuriyet ve Demokrasi ile idare edilen ülkelerin meclislerinde; iktisadi, idari, mali vs. gibi sosyal hayattaki (Kanun gibi) düzenlemeler istişare doğrultusunda yapılmaktadır. Kısacası, İslam da Cumhuriyet ve Demokrasinin var oluğunu gözlemliyoruz. O halde Devleti idare edenler, geniş katılımlı istişare toplantıları yapmaya devam etmeli, ülkemiz üzerinde meydana gelen olumsuz olayları masaya yatırarak, maddi ve manevi tedbirler üzerinde çalışmalarını sürdürmeli, eksikler kısa zamanda giderilmelidir.
Milletimizin birlik ve beraberliğe ihtiyacı olduğu şu günlerde, bilgi kirliliğinin de önlenmesi gerekmektedir. Arap baharından sonra, Türk Milletinin üzerinde oynanan oyunlara dikkat etmeliyiz. Her türlü zan ve yalan beyanlarla toplumu yanlış yönlendirmeye ve fitneye sebep olacak beyanlardan uzak durmalıyız. Milli ve dini meselelerde her türlü ayırımcılığa karşı Tevhid’ten ayrılmayıp, Türk Milletinin birliğini ve dirliğini bozmaya çalışanlara, Millet olarak karşı koymalıyız. Ayrıca, Allahın Kitabına uyarak topyekun Allah’tan bağış dilemeli ve tövbe etmeliyiz. Mademki yüzde 98’i Müslüman olan bir ülkede yaşıyoruz; o halde Araf Suresi 3. Ayeti Kerimeye kulak vermemiz gerekmez mi? ‘’Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp da başka dostların peşlerinden gitmeyin. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.’’
Sonuç olarak, yine son cümleleri insanların mutluluğu için indirilen Kuranı Kerime bırakıyorum.
‘’Kim de beni anmaktan yüz çevirirse, şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.’’(Taha: 124)
‘’…….Allah’ın vadi gelinceye kadar inkar edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir bela gelmeye devam edecek veya o bela evlerinin yakınına inecek. Allah vadinden asla dönmez.’’ (Rad: 31)
‘’Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin. Sonra da O’na tevbe edin ki, üzerinize göğü (yağmuru) bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Günah işleyerek (Allah’tan) yüz çevirmeyin. (Hud: 52)
Cenabı Hak, her türlü afetten Ülkemizi ve Milletimizi korusun. Ölenlere rahmet, geride kalanlara sabır versin.
Yalçın Kartal
04.08.2021
Kaynak: