Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Ülkede çalınmayan hiçbir somut şey kalmadı zaten. Ancak öncelikle bu ülkenin ahlakını, hoşgörüsünü, sevgisini, sağduyusunu çaldılar.
“Az medeni ol, alt tarafı masum bir öpücük” dediler, çaldılar!
“Namus, iki bacak arasında olmaz” dediler, çaldılar!
“Daha genç o” dediler, çaldılar!
Türk-İslam aile yapısını muhafaza etmeye çalışanlara “gerici, yobaz” dediler, çaldılar!
“Bir kereden bir şey olmaz” dediler, çaldılar. “Soyunurum da sevişirim de, beden benim bedenim, sanane” dediler, çaldılar.
Arsızlığı cesaret zinayı aşk sandılar, bu neslin ahlakını işte böyle çaldılar.
Algı operasyonları, etik değerleri, işte böyle böyle iğdiş etti.
İnsanların ruhunu, kardeşlik duygusunu, birlikte yaşama kültürünü, naifliğini, temizliğini, her şeyini çaldılar.
Eski Türk filmlerinde başroldeki gencin arabası bir dağ başında arızalanır ve bir köy evine sığınırdı. O evin başı örtülü, ayağında şalvar, konuşurken yüzü kızaran nazenin ve edebli kızına askıntı olurdu şımarık züppe şehirli beyi oynayan genç.
O başörtülü, şalvarlı konuşurken yanakları kızaran narin kız gence aşık olurdu. Sonra bir şekilde genç adam şehrine döner, modern yaşamında arkadaşları ile yaşadığı macerayı konuşurken mahsur kaldığı dağ evinde ocağını açmış olan evin sahibinin kızı çıka gelirdi.
Gönlünü kaptırdığı genci bulurdu. Tabi gencin arkadaşları uzun saçlı, İspanyol paçalı, uzun yaka gömlekli, ellerinde viski kadehleriyle İstanbul’un bilmem hangi semtindeki zengin villanın havuzlu bahçesinde parti verirken giriverirdi bahçeye, beliriverirde havuzun başında…
Kahkahalar, alaylar, laf atmalar. Kız mahcup, oğlan sinirli, etraf neşeli…
Sonra sahneye çağdaş, görgü ve nezaket kurallarını öğreten Fransız aksanlı bir mürebbiye girer, sözde eğitim…
O edepli, kapalı, görgülü, mahcup, yüzüne bakınca yanakları al al olan kızı soğanın üzerindeki kabukları soyar gibi açar, neredeyse çırılçıplak bir halde aç kurtlar sofrasına atıverirdi. Adına da modern, çağdaş, sözde nazik, kibar bir İstanbul hanımefendisi denirdi….
Güya genci etkilemek için yaptığı makyaj, açtığı saçları, göğüs dekolteli, derin yırtmaçlı elbisesi ile batılı modern Türk kadının temsilcisi, ilerici çağdaş insanın rol modeli olarak boy gösterirdi. Islıklar, salyalar akan ağızlardan beğeniler, reveranslar…
İşte gençliğin imanını, ahlakını, edebini, hayasını, utancını, yüreğindeki ar duygusunu, alnındaki ar damarını böyle çaldılar, çatlattılar. Adına çağdaşlık, modernlik dediler.
Şimdi soruyor toplum bilimci sözde ahlakçılar, aydınlar, okumuşlar…
Biz nerede hata ettik?
Selam ve dua ile…