Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 0 | 0 | |
EURO | 0 | 0 | |
Hakk’ın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilmez!
Ülkedeki tüm gündemi sosyal medya belirliyor. Bu gündem ister geyik olsun ister ciddi sorunlar olsun, tüm gündem buradan takip ediliyor.
Son iki günden bu yana sosyal medyada İhsan Şenocak; “şöyle demiş, şunları söylemiş, voleybolcuları ahlaksız yapmış, bunlar Müslüman değilmiş” gibi bir takım paylaşımlar almış başını gidiyor.
Sosyal Medya, en genel anlatımla yeni nesil web teknolojilerinin getirdiği kullanıcı kolaylığı ve iletişim hızıyla yakalanan eş zamanlı bilgi paylaşımının takip edildiği dijital platformdur.
Sosyal medya, bir takım sakıncaları yanında hayatımızı kolaylaştıran ve hızlandıran öğelerden oluşan bilgi ve içerik platformu olarak da görülebilir. Bilgiye ulaşma aynı anda pek çok kişi ile paylaşmada sosyal medyanın sağladığı kolaylıklar hayra da şerre de kullanılabilmektedir. Bu bakımdan şahit olduğumuz dijital çağda inançların korunması, inançlara yönelik saldırıların bertaraf edilmesi çok yönlü gayreti gerektirmektedir.
Öyle bir ortam inşa ettiler ki, artık harama haram demek suç haline geldi. Bir baba tesettüre giren kızına “açıl, dansa kalk’ dese bu çağdaşlık; Müslüman evladına ‘şunlar gibi olma’ dese ya da tesettür çağrısı yapsa bu gericilik (!) oluyor. Harama ‘haram’ demeyen neslini haramdan koruyamaz.
Ne demiş İhsan hoca;
“İSLAMIN KIZI!
Sen OYUN ALANLARININ değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayanın, edebin SUTANISIN; SEN “burnunu göstermekten utanan” ANALARIN EVLADISIN. Ekranlara ve sakallı ağabeylerinin popüler kültürün kurbanlarına “sultan” demesine aldanmayasın! Umudumuz da, duamız da SENSİN!” demiş.
Hocanın paylaşımını bir kaç kez bu denli eleştirilecek ne demiş diye dikkatlice okudum. Aslında İhsan Hoca İslam’ın kızları demekle, yani hitabın muhatapları İslam’ı dava ve hayat nizamı olarak benimsemiş olanları kastediyor. Müslüman kızı deseydi anlardık bu tantanayı. Çünkü bu davaya en çok zarar veren benim annemde kapalıydı deyip İslam’la alakası olmayanlar.
Bunları söylüyoruz iyi has ancak biz şimdiye kadar bu çocuklarımız için ne yaptık. Hocanın söyledikleri aklıma bir fıkrayı getirdi;
“Temel arabasıyla trafikte seyrederken trafik polisi kontrol noktasında durdurur. Ehliyet ve ruhsatını ister. Temel;
– Verdinizde mi istiyorsunuz?” şeklinde cevap veriyor.
Gençler bir milletin geleceğidir. En önemli varlığı En önemli hazinesidir. Peki, biz yetişkinler en önemli hazinemiz olan gençlerimiz için ne yapıyoruz?
Üzerimize düşen görevimizin ne kadarını yapıyoruz? Gençlerimizi anlıyor muyuz?
Onların içlerinde kopan fırtınaların ne kadarının farkındayız?
O masum görünüşlerin altındaki çok bilinmeyeli denklemi görüyor muyuz?
Sakın kadere kusur arama. Buğday ektin de, arpa mı biçtin?
Ne ektiysen onu biçtin.
Rüzgâr eken, fırtına biçer. Dostluk eken, muhabbet biçer. (Mevlana)
Gençlerimiz, Peygamber deyince dedesinin yaşaran gözlerini görseydi eğer bu serzenişlerimize gerek kalmayacaktı. Gençliğe ne verdik ki ne istiyoruz?
Allah Teâlâ tarafından bize bahşedilen, gözümüzün nuru, geleceğimizin umut ve aydınlığı olan yavrularımızı, gençliğimizi, onlardan beklenen erdemlilikle yetiştirip topluma hazırlarsak, hem kendimizin, hem onların, hem de toplumun kurtuluşuna vesile oluruz.
“Ağaç yaş iken eğilir”, atasözünü hatırda tutarak, özellikle küçük yaştan itibaren çocuklarımızı İslam terbiyesi ile yetiştirmemiz gerekir.
Artık apartman daireleri arasındaki ilişki değil, maalesef dijital sistemdeki akrabalık bağları gelişmeye başlamış durumda. Hakla batılı karıştıran amorf inanç sistemlerinin genç kuşaklar arasında rağbet görmesinden endişe ediliyor. İstikbalimizin teminatı olarak baktığımız evlatlarımız, çoğu Batı menşeli, batılı zihin ürünü sapkın akımlar karşısında ne yazık ki savunmasız kalıyor. Gençler, bizlerin hazırladığı ortamlarda yetişiyor, sosyalleşiyorlar, alışkanlıklar kazanıyor, belli ölçüde de bilinçleniyorlar.
Genç nesiller, mensubu oldukları milletlerin âdeta istikbâlini gösteren bir ayna gibidir. Her devrin gençliği, kendi karakterine uygun, enerjisini harcayabileceği ayrı bir heyecan ikliminde yaşar.
Yani her millet, gençliğinin his ve fikir dünyasına göre şekil alır. Eğer bir millette gençler güçlerini maneviyat ve fazilet yolunda sarf ediyorlarsa, o milletin istikbâli parlak demektir.
Fakat bunun aksine gençlik, bütün enerjisini nefsaniyete, süflî arzulara ve kaba kuvvete râm ediyorsa, tarihi misallerle sabit olduğu gibi, o milletin akıbeti hezimettir.
Paylaşmanın yerini bencilliğin, dayanışmanın yerini yıkıcı rekabetin, diğerkâmlığın yerini umursamazlığın, mahremin yerini teşhirciliğin, tevazunun yerini kibrin, merhametin yerini vicdansızlığın, evliliğin yerini gayrimeşru ilişkilerin aldığı zorlu, sıkıntılı, garip bir dönemin içindeyiz. Bu manzarayı uzaktan seyretme lüksü yoktur.
Bir Müslüman hata edebilir, henüz bir hatasını ıslâh edememiş olabilir -ki bizler de böyleyiz- fakat Hakka kafa tutamaz, hakîkate isyan ve hele de düşmanlık edemez.
Ey İslamın kızı; Ümmeti ıslah etmenin yolu aileyi ıslah etmekten geçer. Aileyi ıslah etmenin yolu ise genç kızları ıslah etmekten geçer. Çünkü dünyanın öğretmeni kadındır. O sağ eliyle beşiği sallarken sol eliyle dünyayı sallıyor…
Selam ve dua ile…